EŞ SEÇİMİ
İnsan durmaksızın mutluluğu arar ve mutluluğa giden bu yolda çevre ile sürekli etkileşim halindedir. Çünkü insan insana muhtaçtır insanın acısını insan alır. Bu sebeple birçok karmaşık ilişki ağı serüveni başlar. Bu serüvende birden çok role bürünüz. Okulda öğrenci, evde kardeş- anne- baba, iş yerinde çalışan, arkadaş ortamında bir dostuz. Ancak romantik ilişkilerin dinamiği sosyal ilişkilerden farklı ve özeldir. Duygusal, psikolojik, fizyolojik aklınıza gelebilecek tüm açıdan insanı bedenen ve ruhen etkiler. Baştan ayağa yoğun bir duygu yüklemesine maruz kalırız. Böylesine sistemimizi derinden etkileyen bir durum söz konusu iken doğru partner seçimi oldukça önemlidir.
Partner seçiminde kaderci inanış çokça yaygın olsa da seçimleri büyük oranda insanın kendi iradesi ve denetimi altındadır. Kaçırılmaması gereken detay şu ki; çocukluk çağını sevgi, saygı, güven duygusundan yoksun bir şekilde geçiren bireyler yaşamının ilerleyen yıllarında eksik kalan duyguların telafisini gidermek üzere bir eş arar. Kimi zaman yaşamın telaşına kapılsa da yapbozun eksik parçalarını tamamlamaya çalışmakla geçirir ancak kaçırmamamız gereken kısım şu ki; Aşk, çocuklukta uğradığımız bütün haksızlıkları gidermek için bir çıkış yolu değildir. İlişkiye dair beklentilerimiz ve partnerimize yüklediğimiz manevi yük ve sorumlulukları anlamlandırmak açısından bunun bilincinde olmakta fayda var.
Bir Partnere İhtiyaç Duyarız Çünkü…
- Güvende hissetmek, biri tarafından koruyup kollanmak isteriz
- Toplumda bir yer edinebilme ihtiyacı duyarız
- Cinsel istek ve arzuların giderilmesi için gereklidir
- Ekonomik açıdan daha konforlu bir yaşam için
- Duygusal destek ağlarımızı güçlendirmek isteriz
- Medyanın da partner seçimi konusunda etkisi yadsınamaz.
Bu örnekler çoğaltılabilir. Tek başına da yaşamı idame ettirmek bir yere kadar mümkündür ama yaşamı anlamlı kılmak ve psikolojik sağlamlık ancak bir partnerin varlığıyla gerçekleşir. Eş seçiminin bireyin toplumdaki yerini, yaşantısını ve geleceğini etkileyen karmaşık bir süreç olduğunu söylemiştik, insanın ömrünün büyük bir kısmını konforlu geçirmek istemesi en temel hakkıdır. Bu açıdan dikkat edilmesi gereken bir takım hususlar vardır. Ben de sizlere üç aşamalı karar sürecini tanımlamak istiyorum:
*İlk aşama: Kişi öncelikle kendini çok iyi tanımalıdır.
Kimsin sen? Neler yapmaktan hoşlanırsın? Güçlü yönlerin, zaafların neler? Seni diğerlerinden farklı kılan ne var? Kendinde beğenmediğin özelliklerin neler? Nasıl bir gelecek hayal ediyorsun? Yarınında ne olmak, nerede olmak istiyorsun? Hayallerin, isteklerin, aradığın ne? En çok canını ne yakar? Sabah gözünü açtığında düşüncelerin neler oluyor? Acıyla nasıl baş ediyorsun? Problem çözme becerilerin nasıl? Peki ya duyguların hiç duygularınla konuştun mu onları dinledin mi sana neler söylüyorlar? Kaç duygu tanımlayabilirsin, onları ne kadar tanıyorsun ve onlara ne kadar sahip çıkıyorsun? Mutlu anların kadar acıyı da tatmak için kendine bir şans veriyor musun yoksa acıdan kaçınıp yara almaktan korkuyor musun?
Bu soruların sonu gelmez keza yanıtların da… Kişi kendini tanımadan ikinci aşamaya geçmesi sağlıklı bir birlikteliği zedeler. İlişkide çatışmalara yol açar. Ne istediğini bilmek önceliklekim olduğunuzu bilmekten geçer !
*İkinci aşama: Kişi evlenmeyi düşüneceği kişiye ilişkin özellikleri tanımlamalıdır.
Partnerinizden beklentileriniz neler, neler istersiniz , nelere tahammülünüz yoktur, olmazsa olmazlarınız neler? Sınırlarınız nedir?… bunları dürüstçe yanıtlandırmak biraz zaman alabilir. Elbette idealize ettiğimiz bir partneri büsbütün bulmamız söz konusu değil bu bağlamda şunu belirtmeliyim ki ‘ eşinizin size çok uygun olacağına emin olacak kadar seçici olmanız, ancak taleplerinizi karşılayacak kimseyi asla bulamayacak kadar da seçici olmamanız gerekir.
*Üçüncü aşama: Kişi partnerinde olmasını ve olmamasını istediği özellikler ile karşındaki kişinin bu özellikleri ne ölçüde sahip olduğunu değerlendirmelidir.
Kişinin olaylara dışardan bakabilmesi ve iyi bir gözlemci olması önemlidir. Seçeceği partnerin sosyal ilişkilerinde sergilediği tutum ve davranışlarına dikkat etmesi gerekir. Sosyal ilişkilerinde sergilemiş olduğu tavır ve tutumu romantik ilişkiler hakkında ipucu verebilir ama her zaman doğru çıkmaz. ‘İyi bir arkadaş ancak kötü bir partner’ de olabilir. Çünkü bahsi geçtiği gibi romantik ilişkilerde bir ‘duygu yüklenmesi’ söz konusudur ve arkadaşlık ilişkilerinden farklı bir sistem devreye girer bu sebeple sosyal çevre ilişkileri tek başına olmasa da büyük oranda ipuçları verir.
Yazımın sonlarına gelirken şunu belirtmeliyim ki bu sürecin gerçekleşmesi her zaman yukarıda sıraladığım şekilde mümkün olmayabiliyor. Şans faktörü de büyük rol oynamakta ancak her ne şekilde olursa olsun hem partnerimize hem de ilişkiye dair istemsizce bir beklenti içinde buluruz kendimizi ve bu beklentiler tamamıyla karşılanmayabilir. Ortak yönler olacağı gibi farklılıklar da olacaktır. Bu yüzden öncelikle yapmanız gereken şey zihninizde idealize ettiğiniz kişiyle büsbütün uyum şartı aramanın akılcı bir inanç olmadığını fark etmek. Benzerliklerin ilişkideki uyum ve doyumu arttırdığı gibi farklılıklarla baş etmenin de ilişkiyi canlandırdığını unutmayınız :)
Okunma Sayısı: 1054
YORUM YAP
Yorumunuz onaylandıktan sonra yayınlanacaktır. Yorumunuza yanıt verildiğinde mail ile bilgilendirileceksiniz.